Etimolojik yapısı itibariyle elif, tanışmak, kaynaşmak, sevmek, cana yakın
olmak, dostlukta bu-lunmak anlamlarına gelen “ülfet” ile, bir şeyin müteaddit
unsurlarını bir araya getirmek, ara-sını bulmak, imtizaç ettirmek anlamındaki
“te’lif’ mastarlarının türediği “e-I-f’ kökündendir. Elif, alfabenin ilk harfi olduğu
gibi diğer harflerin de sebebi ve kaynağıdır. Hatta İbn Muklâ‘nın ka-ligrafi
sistemine göre, bütün diğer harfler “elif” şeklinde yazılmalıdırlar. Buna göre
diğer harflerin hep-si “elif” harfinin değişik kıvrımları şeklinde yazılmasıyla
meydana geldiğinden, o tüm harflerin aslı veesası durumundadır. Elif gerek
yazılışındaki incelik ve zerafet şeklinden ve hat sanatının özelliklerinden,
gerekse taşıdığısembolik anlamlardan hareketle Türkçemizde çeşitli mazmunlara
ve zarif nüktelere kaynaklık yapmış-tır. Birçok deyimler “elif’ ile ifade edilmiştir:
“Elif’ ten yâya kadar” deyimi baştan sona kadar okumak,bilmek ve öğrenmek;
“Elifi görse mertek sanır” deyimi de okuma yazma bilmeme ve cehalet anlamı-na
gelir. “Elifi elifine” aynen, tıpatıp uygunluğu ifade için kullanılır. Tarikatlarda bir
kısım tarikat eşyaları elifle yapılmış isimler taşır. Mesela tarikat ehlinin kullandığı
birtür başlığa “elifi tâc” denmektedir. Bu deyimin geçtiği Üsküdarlı Razî’ye ait
dörtlük şöyledir: “Başta elifi tâcı Kendi başların tâcıTarîk-i Nakşiyye‘den
Gözlerin Hallac”Bektaşîlerin giydikleri yeşil çuhadan yapılmışbaşlığın adı ise
“Horasanî elifi tâc”dır. Eskiden çocuk yaşta tahta çıkan padişahlarıncülûs
merasimleri sırasında alnına bir elif çekmekâdetti. Bu âdet daha sonra halk
tabakasına da kay-mış ve akıllı, güzel çocukların alınlarına nazardankorumak
gayesiyle elif çekilirdi. Bu deyim aynı za-manda, Enderunlu Vasıf’ın, “Ah bir elif
çekti yine ca-nan bu gece” mısraında olduğu gibi aşığın sinesine aşkyarası
açmak manasında da kullanılmıştır. Çok eskiden beri hemen her alfabedeki
harflerin ra-kam olarak birer karşılığının bulunduğu, yani harflerinaynı zamanda
rakam yerine de yazıldığı bilinmektedir. Elif ister harf, ister sayı olsun daima dik
yazılır.Bu özelliği uluhiyetten ubudiyete gelen fuyuzat içinalıcı bir anten,
ubudiyetten uluhiyete yükselecekdua ve niyazlar için yükseltici bir işaret
(amplifi-katör)tir. Yine bu özelliği ile mirac sırrının ve “sı-rat-ı müstakim”in de
sembolüdür. Allah ve Ahadisimlerinin ilk harfi olduğu gibi evvel, ahir, ezelve
ebed sıfatlarının da ilk harfi olan “elif”, evvelile ahiri, ezel ile ebedi Ahadiyet
çizgisinde birleş-tiren semboldür. Öte yandan tasavvuf geleneğinde elif, “Al-
lah” ın “Bir”liğini ifade eden bir “Vahdet” sem-bolüdür. Buna göre bütün harfleri,
onların sebe-bi ve kaynağı olan elifte görmek, bütün varlıkla-rı “Ahad” (Allah)’
da görmek demektir. Çünküelif harflerin evveli olduğu gibi Allah da
bütünvarlıkların evvelidir. Böylece elif Yüce Allah’ın,varlığının ezelde bidayeti,
ebedde nihayeti olma-yan, O’nun “Evvel”, “ Âhir”, “Zâhir” ve “Bâtın”olan
yegane “BİR” olduğunu ifade eder. İşte buyüzden elifi bilmek her şeyi bilmek
demek olu-yor. Bu anlayışı Yunus şöyle dile getiriyor:“Dört kitabın manasıBellidir
bir Elif’teSen Elifi bilmezsenBu nice okumaktır.”Şu halde Elifi yani Allah’ı bilmek
her şeyi bil-mek demektir. Elif, “Bir” olduğu için her şeyinkaynağıdır. Çünkü
“kesret”, “bir” den geliyor.Bu bakımdan tasavvuf edebiyatımızda Allah is-minin
yerine remz olarak daima “Elif” harfi kulla-nılmıştır. Mim de Hz. Muharnmed’in
remzi ol-muştur. Şair şöyle der: “Elif Allah aşkıdır gönlümde mihmânım be-
nim.Mim Muhammed mürşidim, hem canda ca-nanım benim.” Bir başka beyti de
şöyle: “Elif Allah yeter bana neylerim ağyarını Mim meramım başka değişmem
cihan gül-zârını.” Burada geçen “cihan gül-zârı”, Allah’tan baş-ka her şey,
dünya ile alakalı nimetleri; aşk da yi-ne “mim” harfi ile ilişkili olan Hz.
Muhammed’inaşkını ifade eder. Çünkü Hz. Muhammed, Habi-bullah (Allah
sevgilisi)’dır. Al-i İmran Suresi, 31.ayette şöyle buyrulur: “De ki: Allah’ı
seviyosanızbana uyun ki Allah da sizi sevsin...” Görüldüğügibi bu ayette Hz.
Muhammed’in Allah’ın sevgİ-sinde bir kriter olduğu bildirilmektedir. Yine
Yunus’tan başka bir dörtlük: “Elif okuduk ötürüPazar eyledik götürüYaratılanı
hoş görYaratan’dan ötürü.” Bu tasavvuf şairinin elifin sırrını bu dörtlüsün-de ne
kadar güzel dile getirdiğini anlamak, arifolanlar için herhalde güç olmasa gerek.
Bilindiğigibi “elif” harfi ötürü okunduğu zaman “O”olur, yani Türkçemizde üçüncü
tekil şahsı göste-ren “O” zamiri meydana gelir. “O” zamiri yalınhalde ve tek
başına kullanıldığı zaman Allah ismi-nin yerini almış olur. Türkçedeki “O”
zamiri,Arapçadaki “hu” zamirinin karşılığıdır. O yüzdenelifi ötürü okumak demek
“hû” zikrini diline virdetmek demektir. Kısaca “elif’ deyip geçme. Elif’in manasını
birkere anladık mı bu yeter. Çünkü elif çok derinmanalar ihtiva eder; o İlham
kaynağıdır. Maddîve manevî âlemlerin tümü onda gizlenmiş. Öyleki, elif uğrunda
nice Hak aşıkları yanmışlar, tutuş-muşlar, hatta kellelerini dahi seve seve
vermişler-dir. Türklerin elinde EIif, hem çiziIiş güzelliği ilebir sanat şaheseri
veçhesine büründü, hem dilin-de doğruluğun ve dürüstlüğün simgesi, hem
deTürk kızlarının inceliğini, zarafetine remzedenmilli bir ismi olmuştur. EIif’in
doğruluğun simge-si olduğunu göstermesi açısından, dünyaya ser-zenişte
bulunan Nesîmî’nin şu beyti güzel bir ör-nektir: “Aslı denîdir dünyanın zatında
yoktur elif, Terkibine gel bak ânun şol ya vü nûnü dâli-ne.” Gerçekten de
“Dünya” kelimesinin kökü olanve alçak anlamına gelen “deni” kelimesinin herüç
harfi de eğri büğrüdür, içinde “elif” yani doğ-ruluk yoktur. Esasında Arapça bİr
kelİme olan elif, Yu-nus’un dil laboratuarında Türkçeleşmiş ve Yu-nus’tan sonra
gelen Türk şairlerinin şiirlerinde ta-mamen Türk’ün hayat ve sanat dünyasına
yerleş-miştir. Aşağı yukarı bütün Türk şairleri elifi şiirle-rinde fevkalade
kullanmışlardır. Bu arada Karaca-oğlan’ı hatırlamamak mümkün mü? Ve o mızra-
bını, sazının tellerine vururken, kalbinden gelenilâhî aşk nağmeleri, dudaklarının
ucundan şöyledöküldü: “İncecikten bir kar yağarTozar Elif Elif diyeDeli gönül
abdal olmuş Gezer Elif Elif diye.” Öte yandan hat sanatının en zevkli süsleme örnekleri
adeta Eliflerle içiçedir. Türkülerde, manilerde “Elif”; vuslatına erilemeyen yoluna
canlar fe-da sevgilinin güzelliği karşısında gönülden gözlere uzanan ışıktır...
Divan edebiyatında selvi misal bir endam halinde övgülere konu olur.Seyyid
Nesîmî’den dinliyoruz: “Kâmetüne elif deyen gör ne uzun hayâl iderHer ki diler
visâlini arzû-yı muhâl ider.” Bu sırra mahrem olanlardan biri de Tameşvarlı Âşık
Hasan olmalı: “Elif Hakk’a giden yoldurCim ararsan dal bizdedirBiz de Mevlâ’nın
kuluyuzOtuz iki dil bizdedir.” Pir Sultan Abdal’da EIif, “ârif olanın anladığı” dilden
konuşur: “Hak’dan emir oldu dünyaya geldim. Gözüm açtım mâil oldum ol burca
Ârif oldum Hak kelâmın söyledim Elif kaddim, dal yazıldım ol burca...”Şair
padişahlardan Kanuni, güzellik unsurları arasında Elif’i muhibbî di-lince söyler:
“Cim zülfün elif kâmet’ü mim ol demeninLîk yok nâm ü nişânı o dehenden
sühenin.” Türk edebiyatının mısra hazinelerinde elifle başlayan nice söz ve
manaincisi, geçmiş zamanın aynasında bize bir dost gülüşü gibi ışıldar.
Manilerde de his ve mana unsurunun yanına mizah ve neşe katılır, elele Elif’i
konuşurlar, Elif’i söylerler: “Elif’im var Mim‘im varYeraltında kimim var?Kitap getir
el basamSenden gayri kimim var?” Kerkük Türklerinin mani söylemedeki
ustalıkları bir başka: “Elif menem, dal menem Zülfün elden sal manam.” Öyle
görünüyor ki EIif”i bitiremeyeceğiz... İyisi mi biz sözü yine Yu-nus’a bırakalım.
Sözün özünü yine o söylesin ve böylece onunla Elif’e nok-ta koymuş olalım:
“Dört Kitabın manasınBellidir bir Elif’teSen Elif dirsin hocaManası ne dimektür?
...Ve: “Bir elif tahsil edenMünezzehtir ilimden.
olmak, dostlukta bu-lunmak anlamlarına gelen “ülfet” ile, bir şeyin müteaddit
unsurlarını bir araya getirmek, ara-sını bulmak, imtizaç ettirmek anlamındaki
“te’lif’ mastarlarının türediği “e-I-f’ kökündendir. Elif, alfabenin ilk harfi olduğu
gibi diğer harflerin de sebebi ve kaynağıdır. Hatta İbn Muklâ‘nın ka-ligrafi
sistemine göre, bütün diğer harfler “elif” şeklinde yazılmalıdırlar. Buna göre
diğer harflerin hep-si “elif” harfinin değişik kıvrımları şeklinde yazılmasıyla
meydana geldiğinden, o tüm harflerin aslı veesası durumundadır. Elif gerek
yazılışındaki incelik ve zerafet şeklinden ve hat sanatının özelliklerinden,
gerekse taşıdığısembolik anlamlardan hareketle Türkçemizde çeşitli mazmunlara
ve zarif nüktelere kaynaklık yapmış-tır. Birçok deyimler “elif’ ile ifade edilmiştir:
“Elif’ ten yâya kadar” deyimi baştan sona kadar okumak,bilmek ve öğrenmek;
“Elifi görse mertek sanır” deyimi de okuma yazma bilmeme ve cehalet anlamı-na
gelir. “Elifi elifine” aynen, tıpatıp uygunluğu ifade için kullanılır. Tarikatlarda bir
kısım tarikat eşyaları elifle yapılmış isimler taşır. Mesela tarikat ehlinin kullandığı
birtür başlığa “elifi tâc” denmektedir. Bu deyimin geçtiği Üsküdarlı Razî’ye ait
dörtlük şöyledir: “Başta elifi tâcı Kendi başların tâcıTarîk-i Nakşiyye‘den
Gözlerin Hallac”Bektaşîlerin giydikleri yeşil çuhadan yapılmışbaşlığın adı ise
“Horasanî elifi tâc”dır. Eskiden çocuk yaşta tahta çıkan padişahlarıncülûs
merasimleri sırasında alnına bir elif çekmekâdetti. Bu âdet daha sonra halk
tabakasına da kay-mış ve akıllı, güzel çocukların alınlarına nazardankorumak
gayesiyle elif çekilirdi. Bu deyim aynı za-manda, Enderunlu Vasıf’ın, “Ah bir elif
çekti yine ca-nan bu gece” mısraında olduğu gibi aşığın sinesine aşkyarası
açmak manasında da kullanılmıştır. Çok eskiden beri hemen her alfabedeki
harflerin ra-kam olarak birer karşılığının bulunduğu, yani harflerinaynı zamanda
rakam yerine de yazıldığı bilinmektedir. Elif ister harf, ister sayı olsun daima dik
yazılır.Bu özelliği uluhiyetten ubudiyete gelen fuyuzat içinalıcı bir anten,
ubudiyetten uluhiyete yükselecekdua ve niyazlar için yükseltici bir işaret
(amplifi-katör)tir. Yine bu özelliği ile mirac sırrının ve “sı-rat-ı müstakim”in de
sembolüdür. Allah ve Ahadisimlerinin ilk harfi olduğu gibi evvel, ahir, ezelve
ebed sıfatlarının da ilk harfi olan “elif”, evvelile ahiri, ezel ile ebedi Ahadiyet
çizgisinde birleş-tiren semboldür. Öte yandan tasavvuf geleneğinde elif, “Al-
lah” ın “Bir”liğini ifade eden bir “Vahdet” sem-bolüdür. Buna göre bütün harfleri,
onların sebe-bi ve kaynağı olan elifte görmek, bütün varlıkla-rı “Ahad” (Allah)’
da görmek demektir. Çünküelif harflerin evveli olduğu gibi Allah da
bütünvarlıkların evvelidir. Böylece elif Yüce Allah’ın,varlığının ezelde bidayeti,
ebedde nihayeti olma-yan, O’nun “Evvel”, “ Âhir”, “Zâhir” ve “Bâtın”olan
yegane “BİR” olduğunu ifade eder. İşte buyüzden elifi bilmek her şeyi bilmek
demek olu-yor. Bu anlayışı Yunus şöyle dile getiriyor:“Dört kitabın manasıBellidir
bir Elif’teSen Elifi bilmezsenBu nice okumaktır.”Şu halde Elifi yani Allah’ı bilmek
her şeyi bil-mek demektir. Elif, “Bir” olduğu için her şeyinkaynağıdır. Çünkü
“kesret”, “bir” den geliyor.Bu bakımdan tasavvuf edebiyatımızda Allah is-minin
yerine remz olarak daima “Elif” harfi kulla-nılmıştır. Mim de Hz. Muharnmed’in
remzi ol-muştur. Şair şöyle der: “Elif Allah aşkıdır gönlümde mihmânım be-
nim.Mim Muhammed mürşidim, hem canda ca-nanım benim.” Bir başka beyti de
şöyle: “Elif Allah yeter bana neylerim ağyarını Mim meramım başka değişmem
cihan gül-zârını.” Burada geçen “cihan gül-zârı”, Allah’tan baş-ka her şey,
dünya ile alakalı nimetleri; aşk da yi-ne “mim” harfi ile ilişkili olan Hz.
Muhammed’inaşkını ifade eder. Çünkü Hz. Muhammed, Habi-bullah (Allah
sevgilisi)’dır. Al-i İmran Suresi, 31.ayette şöyle buyrulur: “De ki: Allah’ı
seviyosanızbana uyun ki Allah da sizi sevsin...” Görüldüğügibi bu ayette Hz.
Muhammed’in Allah’ın sevgİ-sinde bir kriter olduğu bildirilmektedir. Yine
Yunus’tan başka bir dörtlük: “Elif okuduk ötürüPazar eyledik götürüYaratılanı
hoş görYaratan’dan ötürü.” Bu tasavvuf şairinin elifin sırrını bu dörtlüsün-de ne
kadar güzel dile getirdiğini anlamak, arifolanlar için herhalde güç olmasa gerek.
Bilindiğigibi “elif” harfi ötürü okunduğu zaman “O”olur, yani Türkçemizde üçüncü
tekil şahsı göste-ren “O” zamiri meydana gelir. “O” zamiri yalınhalde ve tek
başına kullanıldığı zaman Allah ismi-nin yerini almış olur. Türkçedeki “O”
zamiri,Arapçadaki “hu” zamirinin karşılığıdır. O yüzdenelifi ötürü okumak demek
“hû” zikrini diline virdetmek demektir. Kısaca “elif’ deyip geçme. Elif’in manasını
birkere anladık mı bu yeter. Çünkü elif çok derinmanalar ihtiva eder; o İlham
kaynağıdır. Maddîve manevî âlemlerin tümü onda gizlenmiş. Öyleki, elif uğrunda
nice Hak aşıkları yanmışlar, tutuş-muşlar, hatta kellelerini dahi seve seve
vermişler-dir. Türklerin elinde EIif, hem çiziIiş güzelliği ilebir sanat şaheseri
veçhesine büründü, hem dilin-de doğruluğun ve dürüstlüğün simgesi, hem
deTürk kızlarının inceliğini, zarafetine remzedenmilli bir ismi olmuştur. EIif’in
doğruluğun simge-si olduğunu göstermesi açısından, dünyaya ser-zenişte
bulunan Nesîmî’nin şu beyti güzel bir ör-nektir: “Aslı denîdir dünyanın zatında
yoktur elif, Terkibine gel bak ânun şol ya vü nûnü dâli-ne.” Gerçekten de
“Dünya” kelimesinin kökü olanve alçak anlamına gelen “deni” kelimesinin herüç
harfi de eğri büğrüdür, içinde “elif” yani doğ-ruluk yoktur. Esasında Arapça bİr
kelİme olan elif, Yu-nus’un dil laboratuarında Türkçeleşmiş ve Yu-nus’tan sonra
gelen Türk şairlerinin şiirlerinde ta-mamen Türk’ün hayat ve sanat dünyasına
yerleş-miştir. Aşağı yukarı bütün Türk şairleri elifi şiirle-rinde fevkalade
kullanmışlardır. Bu arada Karaca-oğlan’ı hatırlamamak mümkün mü? Ve o mızra-
bını, sazının tellerine vururken, kalbinden gelenilâhî aşk nağmeleri, dudaklarının
ucundan şöyledöküldü: “İncecikten bir kar yağarTozar Elif Elif diyeDeli gönül
abdal olmuş Gezer Elif Elif diye.” Öte yandan hat sanatının en zevkli süsleme örnekleri
adeta Eliflerle içiçedir. Türkülerde, manilerde “Elif”; vuslatına erilemeyen yoluna
canlar fe-da sevgilinin güzelliği karşısında gönülden gözlere uzanan ışıktır...
Divan edebiyatında selvi misal bir endam halinde övgülere konu olur.Seyyid
Nesîmî’den dinliyoruz: “Kâmetüne elif deyen gör ne uzun hayâl iderHer ki diler
visâlini arzû-yı muhâl ider.” Bu sırra mahrem olanlardan biri de Tameşvarlı Âşık
Hasan olmalı: “Elif Hakk’a giden yoldurCim ararsan dal bizdedirBiz de Mevlâ’nın
kuluyuzOtuz iki dil bizdedir.” Pir Sultan Abdal’da EIif, “ârif olanın anladığı” dilden
konuşur: “Hak’dan emir oldu dünyaya geldim. Gözüm açtım mâil oldum ol burca
Ârif oldum Hak kelâmın söyledim Elif kaddim, dal yazıldım ol burca...”Şair
padişahlardan Kanuni, güzellik unsurları arasında Elif’i muhibbî di-lince söyler:
“Cim zülfün elif kâmet’ü mim ol demeninLîk yok nâm ü nişânı o dehenden
sühenin.” Türk edebiyatının mısra hazinelerinde elifle başlayan nice söz ve
manaincisi, geçmiş zamanın aynasında bize bir dost gülüşü gibi ışıldar.
Manilerde de his ve mana unsurunun yanına mizah ve neşe katılır, elele Elif’i
konuşurlar, Elif’i söylerler: “Elif’im var Mim‘im varYeraltında kimim var?Kitap getir
el basamSenden gayri kimim var?” Kerkük Türklerinin mani söylemedeki
ustalıkları bir başka: “Elif menem, dal menem Zülfün elden sal manam.” Öyle
görünüyor ki EIif”i bitiremeyeceğiz... İyisi mi biz sözü yine Yu-nus’a bırakalım.
Sözün özünü yine o söylesin ve böylece onunla Elif’e nok-ta koymuş olalım:
“Dört Kitabın manasınBellidir bir Elif’teSen Elif dirsin hocaManası ne dimektür?
...Ve: “Bir elif tahsil edenMünezzehtir ilimden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder